top of page

Bağlanma Stillerinin Romantik İlişki Üzerindeki Etkisi


bağlanma stili romantik ilişki üzerine etkisi. güvenli güvensiz bağlanma. bağımlı ilişki, olumlu ilişki, çift, partner, eş seçimi hayatımıza etkisi, geçmiş deneyimlerimiz çocukluk döneminde aile de gözlemlenen davranış kalıpları

Bugünün dünyasındaki tüm kargaşa ve olumsuzluklara rağmen, hala sevginin etrafında dönen olaylar ve durumlar olmaktadır. Herkesin sevginin ne olduğuna dair farklı bir algısı olmasına karşın var olan hiçbir tanım insanların tamamını tatmin etmemektedir. Romantik ilişkiler, hayatın en ilginç ama kafa karıştıran kısımları arasındadır. Örneğin, bazı insanların uzun süreli sağlıklı ilişki yaşaması, bazılarının ise ilk engele takılarak mutluluklarını bitirmesi hala cevap bekleyen durumlardır.


Birçok kişi için yakın, olumlu ve etkili bir ilişki yaşamak mutluluk, hayattan zevk almak ve duygusal bir bağ demektir. Yapılan araştırmalara göre uzun süreli ilişkiyi sorunsuz bir şekilde sürdürmek, çiftler arasında duygusal bağ oluşturan karşılıklı iletişim ve anlayışı göstermektedir (Gizir, 2012). Bireyler arasındaki yakınlık kalitesinin zihinsel gelişimlerini, öz saygılarını, başarılarını ve sosyal uyumlarını etkilediğine işaret etmektedir. Yakın ilişkiler kapsamındaki romantik ilişkiler, bağlanma ve tutku sonucu ortaya çıkan bir ilişki olarak tanımlanmakta ve ergenlik döneminde en önemli psikolojik gelişim olarak kabul edilmektedir.


Diğer yakın ilişkiler gibi romantik ilişkiler de bireylerin sosyal, duygusal ve kişisel gelişimini etkilediği gibi aile ve arkadaşlar arasındaki ilişkinin kalitesini de oluşturmaktadır (Gizir, 2012). Genç yetişkinler için samimi ilişkiler diğer aşamalara göre daha önemlidir çünkü bu aşamada onlar rollerini geliştirmeye çalışırlar (Furman, 2002). Üniversite yıllarında romantik ilişkilerin, diğer ilişkilerin kalitesini belirlemenin yanı sıra eş seçiminde de onlara yardımcı olduğuna işaret etmektedir.


Yapılan araştırmalar, genç yaştaki ilk romantik deneyimlerin daha sonraki yaşlarda yakın ilişkilerin gelişmesinde büyük rol oynadığını göstermektedir (RaleyveSullivan, 2010). Özellikle üniversite öğrencileri arasında romantik ilişkiler üzerine yapılan araştırmalar, bu tür ilişkilerin hayatlarında çok fazla etkili olduğunu ve ortalama %65'inin üniversite yıllarında en az bir kez romantik bir ilişki yaşadığını göstermektedir. Sağlıklı bir romantik ilişkinin önemli bileşenlerini listelememiz gerekirse, sezgisel olarak yakınlık, tutku ve bağlılık akla gelmektedir.


Bağlanma teorisi, bağlanmayı insanların başkalarına karşı güçlü sevgi bağları kurma eğilimi olarak kavramsallaştırmaktadır. Bu teoriye göre, çocukların ebeveynlerinin duyarlı tepkiselliği ve erişilebilirliğine ilişkin beklentileri içselleştirilmekte ve aile dışındaki ilişkiler için anlayış şemaları haline gelmektedir. Shaver ve Hazan’a (1998) göre, güven, endişe ve çekingenlik olarak üç yetişkin bağlanma stili vardır. Güvenli bağlanma sitili, duygusal olarak başkalarına yakın olma, onlara bağımlı olma ve onları kendine bağımlı hale getirme becerisiyle karakterize edilmektedir. Saplantılı bağlanma stili, kişilerarası reddedilme veya terk edilme korkusu, başkalarından aşırı onay alma ihtiyacı ve kişinin eşinin müsait olmaması veya tepkisiz olması durumunda yaşanan sıkıntı olarak tanımlanmaktadır. Son olarak, korkulu bağlanma sitili, bağımlılık ve kişilerarası yakınlık korkusu, aşırı özgüven ihtiyacı ve kendini ifşa etme isteksizliği olarak tanımlanmaktadır.


Bowlby tarafından insanların birbirlerine olan duygusal bağlarını açıklamak için geliştirilen bağlanma teorisinin, psikoterapiyi üzerinde derin etkileri vardır. Levy ve arkadaşları (2011), olumlu bir terapötik ittifakın hastaların bağlanma güvenliği ile ilişkili olduğunu ve erken bulguların bir danışanın bağlanma stilini daha fazla güvenliğe doğru değiştirmede etkili olacağını ifade etmektedirler. Bunula birlikte, güvenli bir şekilde bağlanan bir kişi, şiddet yanlısı ve düşmanca tavırları olan bir eşle ilişki kurarsa, bu kişinin hem mevcut ilişkisinde hem de ilerleyen dönemlerdeki ilişkilerinde olumsuz çalışma modelleri ve daha fazla güvensizlik geliştirmesinin muhtemel olacağını belirtmişlerdir.


Klinik psikoloji ve psikoterapi araştırmalarında, çok sayıda kesitsel çalışma, güvensiz bağlanma özelliklerinin depresyon, anksiyete bozuklukları, davranış bozuklukları, yeme bozuklukları ve kişilik bozukluklar gibi farklı psikopatolojilerle ilişkili olduğunu göstermiştir. Ek olarak, bağlanmanın psikoterapi sürecinde ve sonuç aşamasında önemli bir yapı olduğu ortaya konmuştur (Levy ve ark., 2011). Araştırmacılar, yapmış oldukları meta-analizde endişeli/kararsız hastalar için olumsuz etkiler ve güvenli hastalar için olumlu etkiler belirlemişlerdir. Ancak, araştırmacıların tedavi öncesi deneklerin semptom düzeylerini kontrol etmemeleri olumsuz geri dönüşümler almalarına neden olmuştur.


Korkulu bağlanma stili, psikiyatri polikliniklerine daha az katılımla da ilişkilendirilmiştir. Bugüne kadar, literatürün çoğu bağlanma ile psikoterapi arasındaki ilişkiye odaklanmıştır (Levy ve ark., 2011). Bağlanma kavramının tüm psikiyatri hastalarının etkili ve verimli yönetimi için önemli etkileri olsa da, psikiyatrik hasta örneklerinden gelen net kanıtlar eksiktir. Dahası, psikoterapi üzerine yapılan araştırmalar, danışanın yakın ilişkilerdeki ve terapistle olan ilişkilerindeki güvenlik duygusunun terapötik süreci kolaylaştıracağını ve terapötik sonuçları artıracağını ileri sürmüştür. Buna paralel olarak, yakın zamanda yapılan bir meta-analiz, bağlanma güvenliğinin psikoterapinin tedavi etkileri ile anlamlı şekilde pozitif ilişkili olduğunu göstermiştir (Levy ve ark., 2011).


Hazan ve Shaver (1987), “Bir Bağlanma Süreci Olarak Kavramlaştırılmış Romantik Aşk” adlı çalışmalarında yetişkinler arasındaki romantik bir ilişkinin kalitesinin bağlanma sitilleri ile ilgili olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu çalışma romantik aşkın bir bağlanma süreci olma olasılığını araştırmaktadır.Bireyler tıpkı bebekler ile ebeveynleri arasında hayatın erken dönemlerinde sevgi bağlarının oluşması gibi, yetişkin âşıklar arasında sevgi bağlarının kurulduğu biyo-sosyal bir süreçtir.Buna ek olarak, çocukluktaki bağlanma deneyimlerinin yetişkinlikteki romantik ilişkilerde uzun süreli etkiler yarattığını belirtmişlerdir. İki yetişkin romantik eş arasında gelişen duygusal bağın, bebeklerle ebeveynler arasında var olan motivasyon sisteminin bir ürünü olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca, bağlanma öğelerini içeren birçok sevgi ölçüsünü değerlendirmişlerdir.

çekingen, kaçıngan, kaygılı bağlanma, güvensizlik duygusu, bağlanma kaygısı, eşler arası uyum

Yazarlara göre bağlılığın bireyde yarattığı olgular şunlardır:

· Gelecekteki yakın ilişkilerde

· Duygusal kararlılık

·Kendinden memnun olma ve başkalarından memnuniyet

· Hayal kırıklığı, cesaretsizlik ve talihsizlikle başa çıkma


Hazan ve Shaver (1987), bebekler ve ebeveynler arasındaki ilişki ile yetişkin romantik eşler arasındaki ilişkilerde bazı benzerlikler tespit etmiştir:

· Diğeri kendisine yakın ve duyarlı olduğunda güvende hissetme

· Yakın bedensel temasa geçme

· Diğeri müsait olmadığında güvensiz hissetme

· Birbirine karşı hayranlık sergileme


Hazan ve Shaver, yetişkin bağlanma stilleri üzerine yaptıkları çalışmada, yetişkinlerdeki kategorilerin dağılımının bebeklik dönemiyle aynı olduğunu ortaya koymuşlardır. Araştırmalarında, yetişkinlerin %60'ı kendilerini güvende, %20'si çekingen ve %20'si endişeye dirençli olarak algıladıklarını ifade etmişlerdir. Bağlanma stilleri ile ilişki işleyişi arasındaki bağlantıyı incelemek faydalı olsada bebeklerde gözlenen benzer bireysel farklılıkların yetişkinler arasında da mevcut olabileceğini bulmak pek faydalı olmamıştır.


Güvenceli insanların aksine, endişeli insanların ilişkileri güvensizlik, çatışma ve kıskançlıkla doludur. Kaçınan bağlanma sitiline sahip bireyler düşük tatmin ve bağlılığa sahiptirler. Bundan dolayı eşlerine güven duymaz, destek vermez veya destek isteyemezler.Bir ilişkinin kalitesi bağlanma sitillerine bağlı olarak yetişkinlerin romantik ilişkileri ile de ilgili olduğu tespit edilmiştir. Bu bağlamda aşk sitili ile bağlanma sitili ölçütleri arasında küçük bir korelasyonun varlığından söz edilebilir.


Feeney ve Noller (1990), çalışmalarında 374 lisans öğrencisine bağlanma stili, bağlanma öyküsü, ilişkilerle ilgili inançlar, benlik saygısı, sevgi, aşk bağımlılığı ve aşk stillerine ilişkin anket ölçümleri uygulayarak yetişkin romantik ilişkilerin yordayıcısı olarak bağlanma sitilini incelemişlerdir. Güvenli bir şekilde bağlanan stiller, erken aile ilişkileri hakkında nispeten olumlu algılamalar bildirmiştir. Kaçınan sitiller, büyük olasılıkla annelerinden çocuklukta ayrılık yaşadıklarını ve başkalarına güvensizliklerini ifade etmektedir. Endişeli-kararsız deneklerin babalarını destekleyici olarak görme olasılıkları kaçınan stillere göre daha az olmuş, bağımsızlık eksikliği ve ilişkilerde derin bir bağlılık arzusu ortaya konmuştur. Benlik saygısı ölçüsü ve aşk biçimlerini ölçen ölçeklerin her biri ayrı ayrı faktör analizi yapılmıştır. Ortaya çıkan faktörlerden elde edilen ölçek puanlarına dayalı analizler, bağlanma stilinin aynı zamanda benlik saygısı ve diğer teorik çerçevelerde tartışılan çeşitli sevgi biçimleriyle de güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu göstermiştir. Sonuçlar, bağlanma teorisinin yetişkinlerin aşk ilişkileri hakkında yararlı bir bakış açısı sunduğunu göstermektedir.


Feeney ve Noller (1990), bağlanma kuramına göre, güvensiz bağlanmaya sahip bireylerin ebeveynlerinin sosyal sinyallerini doğru bir şekilde yorumlayamadıklarını gözlemlemiştir. Bu genellikle ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkiye daha fazla zarar vererek uygunsuz bir şekilde yanıt vermelerine yol açmaktadır. Ek olarak, bağlanma kaygısı, bir kişinin eşiyle kararlı bir ilişki arzuladığı ve yüksek düzeyde bağlılık oluşturma eğiliminde olduğu durumdur; buna karşın bağlanmadan kaçınma, bir kişinin kişilerarası ilişkilerde mesafesini koruma eğiliminde olduğu durumdur (Feeney ve Noller, 1990). Bununla birlikte, bağlanma kaygısı daha yüksek olan bireyler aynı zamanda yakınlık ve kabullenmeyi arzularlar ve ilişkilerinde bağlılığı daha fazla isterler. Bu durum, bağlanma ve kalma olasılıklarının daha yüksek olduğu ilişkileri açıklamaktadır. Ayrıca, artan güvensizlik duyguları ile güvenli bağlar için güçlü arzular arasındaki çatışma, bazı çalışmaların bağlanma kaygısı ile küresel bağlılık düzeyleri arasında anlamsız ve tutarsız bağlantılar bulmasının nedeni olarak açıklanabilir.


Sonuç olarak, bağlanma stilleri ile ilgili üç adet çalışma incelenerek bu stillerin romantik ilişkiler üzerindeki etkisi ortaya konmuştur. Bağlanma kaygısı ve kaçınma konusundaki bireysel farklılıklar güvenli ve güvensiz insanların romantik ilişkilerindeki dokulu farklılıkları anlamamamıza yardımcı olabilecek benlik modelleri ortaya çıkarmaktadır. Özellikle, benlik saygısının (sürekli onay ve yakınlık) kaygılı kişilerin romantik ilişkilerde zorluklar yaşadıkları görülmektedir. Benzer şekilde, eşlerin inatçı negatif davranışlarının nedenleri de bu şekilde açıklanmaktadır. Bu süreç, birçok insanın romantik ilişkilerindeki nihai başarısızlıklarının temelini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, eşler arasındaki sıkıntıların kaynağını belirleyerek müdahale edebilecek noktalar belirlemek ilişkilerin sağlıklı ilerlemesine katkı sağlayacaktır.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page